BİRAZ SOHBET “İDİL KOVALI”
Bu yazıyı şimdi spotify‘da dinleyebilirsiniz!
Eğer şu an buradaysanız gerçekten çok başarılı olan, hayallerini gerçekleştirmek için durmadan devam eden birinden bahseden bu röportajı ve “Biraz Sohbet” serisinin ilk yazısına hoş geldiniz. Belki bu sonrasında büyüyüp giden bir seri olur sayfamız için ve bende buraya ilk yazıyı eklemekten gurur duyarım. İdil’le kısa bir sohbet etme imkânı buldum ve gerçekten çok eğlenceli bir röportaj oldu diyebilirim.
Öncelikle hoş geldin. Vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim. Şimdi biraz kendinden bahseder misin?
Ben İdil Kovalı. Şu an 23 yaşındayım. Ankara’da yaşıyorum. Başkent Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okuyorum. Kendi Instagram sayfamla ilgileniyorum. Hem blog hesabımla hem de kişisel hesabımla onun haricinde Wannart Wociety bölümünde şu an yazarım. Moda, yaşam, dekorasyon hakkında yazıyorum.
Konuşmadan önce yazılarını incelemiştim. Çok beğendim, gayet başarılısın.
Teşekkür ederim. Aslında daha yeni başladım. Hem ilerde editör olmak stylistlik yapmak adına kendimi geliştirmek için güzel bir alan olarak görüyorum. Yazı yazmak ne kadar kolay olarak gözükse de aslında öyle değilmiş.
Moda merakın nasıl başladı?
Bunu hep hikâye gibi anlatıyorum aslında. Instagramdan da çok alıyorum bu soruyu. Lisede arkadaşımla birlikte Twitter hesabı açmıştık. Kombinler paylaşıyorduk, arkadaşlarımızın yaptığı kombinleri paylaşıyorduk değerlendirerek. Sonra o sayfa kapandı. Onun da haricinde kimin ne giydiğine çok dikkat etmeye başlamıştım. Eleştirmeye başlamıştım hem iyi hem kötü anlamda. Hesap kapandıktan sonra bende dördüncü sınıfın sonunda bir blog hesabı açtım kendi adıma. Orada bir şeyler eleştirmeye, yazmaya başladım. Kombinler paylaşıyorum. E tabi bu süreçte bir şeyler yazarken araştırmaya başlıyorsun, öğreniyorsun. Bir de moda çok geniş olduğu için kumaş türlerinden tut o seneki trendleri, insanların neleri seçtiklerini araştırıyorsun. Bu şekilde başladı merakım. Tamamen kendi kendime aslında.
Bende Ankara’da yaşayan biri olarak sormak istiyorum sana aslında. Bu moda ya da blog işleri İstanbul’da daha yaygın. Ankara bu konuda zayıf kalıyor. Aslında sormak istediğim sence coğrafya kader midir bu konuda?
Ben kader olduğunu düşünüyorum. Çünkü modanın Türkiye’de ki başkenti İstanbul. Geçen yıl bu zamanlarda Vakko Esmod Ankara’da kısa dönemli birkaç kurs açtı. Tamamen şanstı aslında Instagram’da reklamlarını gördüm gittim. Vakko Esmod gerçekten çok güzel. İstanbul Moda Akademisi yani tüm bu etkinlikler, oluşumlar, moda haftaları, yarışmalar İstanbul’da. Geçen sene hatta Aralık ayında Ankara Moda Haftası yapıldı. Bence yeteri kadar güzel bir yarışma olmadı yeterli olmadığını düşünüyorum. Elbette ilk defa yapılan her işte herkesin yanlışı ya da eksiği olabilir. Ancak en azından böyle bir iş yapılıyorsa, sonuçta bunun içinde okullar var kurslar var, daha sağlam yapılabilirdi.
Aslında bu blogger dediğimiz insanlar İstanbul’da çok daha fazla. Bu işin merkezi orası diyebiliriz. Ankara bu kadar gelişmiş sayılmaz bu konuda. Mesela bu senin giydiğin kıyafeti etkiliyor mu? Ankara İstanbul’a göre daha muhafazakâr bir kesim gibi geliyor bana. Nasıl sence bu durum? Rahat mısın bu konuda yoksa bu konuda çekincelerin var mı?
Benim aslında çekincelerim oluyor. Ankara daha muhafazakâr ve moda gelişmiş değil. Biz blogger olarak bir şeyleri kendimiz yapıyoruz. Ankara’da tanınıp İstanbul’a giden birçok insan var ve onlarda görüyorum. Çok daha rahat giyinebiliyorlar. Kendilerini ifade edebilecekleri çok daha fazla alan var. O yüzden kendimi Ankara’da çokta rahat hissettiğimi düşünmüyorum. Benim ilerde bir hayalim var New York’ta yaşamak ve kendimi moda üstünde geliştirmek. Yurt dışında bir yerde yaşasam çok daha rahat olurum. İstanbul’da yaşayacağım hayattan daha rahat olurum. Daha özgür giyinirdim. O zaman insanlar beni kısıtlamazdı ya da bir kadın olarak “Neden bunu giyiyorsun? Neden kısa giyindin? Neden açık giyindin?” diye yargılanmazdım. Hiçbir kadın yargılanmazdı.
Vintage parçaları seven birisin özellikle ikinci el. Sence bunu çevren kaldırabiliyor mu? Bu tutku ne zaman sardı seni?
Modayla ilgilenmiyorsan ikinci el parçaları kullanmak tuhaf geliyor olabilir ama moda olduktan sonra ilgileri artıp hemen gidip alıyorlar. Çevremde bunu garip karşılayan kimseyi görmedim aslında. Ben lise zamanlarında keşfetmiştim. İstanbul’da Sentetik Sezar var. Orayı bulup keşfetmiştim. Ankara’da Nana var ikinci el. Kumbara var. Yavaş yavaş bularak keşfetmiştim. Ben en çok şeyi seviyorum. Bu kıyafetler daha önce de kullanılmış, insanlar bunu giydiğinde neler yaşamıştır, bir kadın bunu benden önce giymiş şimdi ben giyiyorum. İkinci el kıyafetlerin en güzel yanı bu bence.
Bir yılda yaşama şansın olsa hangi yılı seçerdin?
Bu soruda çok kararsız kalıyorum ama sanırım kendi giydiklerime bakınca 90’lar ya da 2000’ler derdim. Çok renkli cıvıl cıvıl giyiniyorlar. 2000’lerde ki o parlaklığı şimdi çok sevmeye başladım. Küçük çantalar var şimdi çok moda. Aslında şu dönemin modası da doksanlar ve iki binler olduğu için belki kendimi daha yakın hissediyorum. Bir de doksanların müziklerini çok seviyorum o yüzden doksanlarda yaşamak istiyorum.
Son dönemlerde benim sık karşılaştığım bir konu var. Sana onu sormak istiyorum. Moda da sürdürülebilirlik mi yoksa sürekli bir yenilik mi?
Moda da nasıl giderse gitsin bence yeniliklere açık bir alan. Sürdürülebilirlik modanın içinde olan birçok insanın savunduğu bir alan aslında ama popülerleştikçe daha çok gündeme gelmeye başladı. Karşılaştırdığım zaman sürdürülebilirlik için bir yazı yazmıştım. Satmak almak yeniden kullanmak bence modanın getirdiği bir açıklık. Tamamen yeniliklere açık bir alan. Bu sene doksanlar moda ama biz onu şu zamanki modernizeye uydurarak kullanıyoruz. Aslında tüketim çılgınlığına karşıyım ama yeniliklere açık olduğunu düşünüyorum modanın.
Moda sektöründe son dönemlerde markaların artışıyla birlikte artılar ve eksiler oldu. Sence bunlar neler?
Aslında moda sektöründeki artışın en eksi tarafı insanlar üzerinde kurduğu baskı. Kadın ya da erkek fark etmez. Mesela blogger olacaksan ya da moda dünyasına gireceksen kesinlikle çok güzel bir vücuda sahip olman lazım. Kadınlarda ince erkeklerde de daha kaslı görünüp ürünü pazarlamak amaç. Ben en büyük eksisini bu olarak görüyorum. Bir de insanlar daha çok tüketmeye başladı. Moda yeniliklere açık ama insanlarda tüketim çılgınlığına dönmüş durumda. İnsanlar alıyor ama yetmiyor, aldıklarını beğenmiyorlar. İyi tarafına bakarsak her zaman kendinizi geliştirebilirsiniz. Moda olmaktan ziyade insanlar kendi tarzlarını bulabiliyor. Modaya uymak zorunda değilsin. Modanın gelişimiyle kendini geliştirebilir kendi tarzını yaratabilirsin kendi araştırmalarınla. Çok fazla tarz var aslında ve son zamanlarda farklı tarzların moda içinde yer edindiğini görüyoruz.
Özellikle takip ettiğin markalar var mı?
Çok fazla var. Markaların renkli kazakları, ayakkabıları, çantaları çok hoşuma gidiyor. Vogue’un son sayısında çok fazla tanınmamış bir adamın kendi markası var. Onları takip etmeyi çok seviyorum. Bilinmeyen insanların getirdiği yenilikleri tarzları takip etmeyi seviyorum.
Peki senin tarzına ilham veren bir şey var mı?
Instagram’da takip ettiğim sayfalar insanlar oluyor. Onda gördüğüm bir şeyi kendi üstüme uygulayamıyorsam ya da kendimde sevmiyorsam bunu İdil’e nasıl uyarlarım diye düşünüyorum. Son zamanlarda kendimi dinleyerek kendi tarzımı bulmaya çalışıyorum. Pinteres’te çok fazla ilham kaynağı oluyor. Sosyal medya demek istemiyorum çünkü herkesin kendine ait bir tarzı olduğuna inanıyorum. Birini söylersem diğeri eksik kalır hepsini sayarsam olmaz.
Evde kaldığın bu süreçte online alışverişe sardın mı yoksa mağazalar açılsın o zaman gidip alırım diyenlerden misin?
Ben mağazacı oldum hep. En son bir online alışveriş yaptım kargosu yeni geldi ama çok fazla kıyafet alışverişi yapmadım. Neden mağaza onu da söyleyeyim. Kıyafetleri görmeyi, dokunmayı, denemeyi çok seviyorum. Üstümde görmeden almak istemiyorum. Bunu görmüşüm alayım deyip tüketim çılgınlığı yapmakta istemiyorum. O yüzden açıldıktan sonra gideceğim ama hemen değil.
Blog hesabın var. Bir dönemden sonra da bir stil üzerinden gitmeye başlamışsın. Nasıl gidiyor senin için?
O dönem ben modaya yönelmek istiyorum diye başladım. İnsanlara ne vermek istiyorum ne göstermek istiyorum diye düşünmeye başladım. Tamamen bazı parçaları farklı nasıl kombinleriz, ben onlar için ilham kaynağı olur muyum diye estetik anlamda bloğumun üstünde düşünmeye başladım. Güzel görünsün, çekilen kıyafetler detaylarıyla verilsin diye uğraşarak ilerledim. Son zamanlarda istediğim gibi gitmiyor. İstediğim gibi fotoğraf çekemiyorum, giyinemiyorum. Bilmiyorum ama çok yavaş ilerliyormuşum gibi hissediyorum. Bunun nedenini bilmiyorum. Belki insanlar moda bloğundan bir şeyler almak istemiyor. Bunu görünce çok üzülüyorum. Takipçilerim düşüyor, geri dönüş alamıyorum. Tanıdığım çok insan var ve onların adına çok mutluyum ama ben sadece moda bloggerı olarak kendimi ifade edemiyorum. Baktığım zaman insanlar daha çok bütün hayatını paylaşan insanları takip ediyor. Artık senin bilgilendirmek için verdiklerinle alakalı da değil. Bu tamamen seni takip etmek isteyenlerle de alakalı aslında. Yavaş ilerliyor verim alamıyorum. Belki de herkesin farklı bir zamanı vardır hayatta ve benim zamanım henüz gelmemiştir.
Tarzını tek kelimeyle tanımlarsan…
Pozitif diyebilirim.
Özellikle takip ettiğin dergi sayfa var mı?
Dijital anlamda çok var. Özellikle yabancı kaynaklar. Almayı sevdiğim de en çok Vogue. 2018 den beri alıyorum.
Şimdi kısa bir challenge yapacağız seninle. Soruları tek kelimeyle açıklamanı istiyorum ya da sorduklarımdan birini seçmeni.
Tamamdır.
Asla giymem dediğin parça..
Neon renkler
Bir kıyafet olsan hangisi olurdun?
Renkli elbise
Minimal mi, karmaşık mı?
Karmaşık
Kendall/ Kylie Jenner
Kylie Jenner
Kim/ Khloe/Kourtney Kardashian
Kim Kardashian
Hailey Bieber/ Selena Gomez
Hailey Bieber
Cansu Akın/Duygu Özaslan
Duygu Özaslan
Sayfa düzeni önemli mi, değil mi?
Önemli
Post altındaki yazıları okur musun geçer misin?
Okurum
Tanışmayı en çok istediğin ünlü kim?
Beyonce
Tek kıyafetle hayatını geçirecek olsan..
Bol renkli elbiseler
Instagram’da en sevdiğin üç blogger ..
Duygu Özen, Cansu Akın, Sisilia Piring
Stalk yapar mısın?
Evet
Yanlışlıkla beğendin mi?
Evet
Senle konuştuktan sonra Fashionziner sayfasını inceledin mi?
Evet
Yazıları okudun mu?
Instagram sayfasına baktım
Sayfayı sevdin mi?
Evet sevdim
Benim sana olan sorularım bu kadar çok teşekkür ederim aşırı keyifliydi. Çok teşekkür ederim.
Asıl ben teşekkür ederim bana yer verdiğiniz için.
Daha fazla Fashionziner Podcast içeriği keşfetmek için spotify sayfamızı ziyaret edin!
Şevval Dağdelen
“Moda: senin kalıbın, senin kuralların.”
Bu yazıdaki referanslar: tr.pinterest.com/Idilkovali/
youtube.com/channel/UCichj__HIu2K4LfSV-BgxPA
Subscribe our YouTube Channel!
Follow us on Instagram!
Geri bildirim: BİRAZ SOHBET “DİLRUBA SARIÇİMEN” | Fashionziner