EZGİ IŞILTAŞ ve Lacuna Concept Store Hikayesi

0
shares
Share on Facebook
Share on Twitter
Share on LinkedIn
Pin to Pinterest
+
What's This?

GENÇ GİRİŞİMCİLER SERİSİ-1

Şevval Dağdelen

Bu yazıyı şimdi spotify‘da dinleyebilirsiniz!

EZGİ IŞILTAŞ ve Lacuna Concept Store Hikayesi

Herkese merhaba. Umarım herkes iyidir. Burayı okuyorsanız eğer ve devamını getirecekseniz önceden belirtmeliyim ki benim için en özel yazıyı okumak üzeresiniz. İlk röportajımı yaptım. Her zaman modadan bahseden bir sayfa olsakta bu sefer size genç bir kadın girişimcinin kendi imkanlarıyla kurduğu bir ajanda markasından bahsetmek istedim. Hepimiz hayatımızın bir döneminde ajandaya ya da not aldığımız bir deftere ihtiyaç duymuşuzdur. Ürünlerini severek kullandığım Lacuna markasının kurucusu Ezgi Işıltaş ile sohbet etme fırsatı buldum. Beni kırmayıp değerli vaktini ayırdığı için öncelikle ona teşekkür ederim. Bu süreçte yüz yüze görüşme imkânı yakalayamadık ancak internetten uzunca bir süre konuştuk ve genel olarak marka ve işlerinden bahsettik.

-Öncelikle size teşekkür ederim vakit ayırdığınız için hoş geldiniz Ezgi Hanım. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

-Tabii ki. İsmim Ezgi. 23 yaşındayım bu yaz Hacettepe Üniversitesi iç mimarlık bölümünden mezun oldum. Ankara’da yaşıyorum. Mezun olduğumdan beri iç mimarlığı yapıyorum. Bölümümü çok severek okudum ve iş hayatında da severek çalışıyorum.

-Kendi markanızı kurmaya nasıl karar verdiniz? Bu süreç nasıl gelişti sizin için, okuduğunuz bölümün yaptığınız işe katkısı oldu mu?

-Bu markaya geçiş kısmında çoğu kişinin aklına ilk gelen okuduğu bölümü sevmemek, mesleği sevmemek, ikinci bir çıkış gibi düşünülüyor ancak benim için asla öyle olmadı. Tamamen birden fazla ilgi alanımın olmasından kaynaklı bir şeydi başlamak. Meslek icabı da tasarım insanın hayatında olunca bir noktadan sonra hayatındaki her şeyi tasarlama isteği duyuyorsun. İlgi alanın genişliyor. Sadece ev, oda, iş yeri tasarlamaktan çıkıyor. Ben hayatı boyunca kırtasiye merakı olan bir insandım. Lisede, ortaokulda kırtasiyeye harcadığım paranın haddi hesabı yok. Bir noktada istediğim defteri bulamadığımı fark ettim. Hep beni iten, alsam da kullanmadığım ürünleri görüyordum çevremde. Ben bunu istiyorum acaba yapabilir miyim diye düşünmeye başladım. Tabi her işe başlamak için en çok gereken şey para. Benim için çok büyük bir birikim gerekmedi. Biriktirdiğim parayla, yüz adet ürünle başlayan bir şeydi. Param ne kadarsa o kadar yaptım. İlk ürünlerimin kalitesinin şu ankilerle alakası yok. 2019 ajandasıyla 2020 ajandasını yan yana koyalım 2019 parçalanıyor. Tamamen ustaların başında bekleyerek nasıl olacağını göstererek çıkan bir üründü. Ancak bunlar işin adımları. Asla ilk ürünle son ürün benzemiyor bundan sonrakilerde benzemeyecek çünkü gelişiyor. Okuduğum bölüm hem işimi kolaylaştırdı hem de tasarıma her zaman ilgim oldu. Hem faydası hem teşviki oldu.

-Peki ilham aldığınız bir marka ya da isim oldu mu?

-Türkiye’de kırtasiyeler haricinde butik ürün satan benim gibi birkaç marka var. Ben bu işe başlarken çok araştırma yaptım. Bir kişi ya da marka değil daha çok Bullet Journal araştırdım. Bullet Journal dünyada çok yaygın. Bunun sebebi de demek ki kırtasiyeler insanlara yetmiyor ki insanlar kendi içeriklerini çizmek istiyor. İnsanların nasıl bir düzen oluşturduğunu, hangi şemaları kullandığını araştırdım. Bir marka ya da kişiden çok bu sistemi ve insanların kullanımını örnek aldım ve araştırmalarımı bu alanda yaptım. Türkiye’de ki markalar yanlış örnek alıyor diyebilirim. Ürün araştırmasını herkes yapıyor. Yurt dışında bu işler çok fazla özellikle İngiltere’de çok ciddi kırtasiye kullanımı var ve içerik olarak çok özgün ürünler üretiliyor. Kırtasiye fuarları var. Yanlış örnek alan çok fazla marka var, ilham almaktan çok ürünü direkt kullanan kopyalıyorlar. Ben elimden geldiğince göze güzel gözüksün ama içerik olarak insanları doyursun istedim. Süs niyetine alıp kenarda duracak bir ürün olsun istemedim hep aktif olarak kullanılsın, insanlar “Evet 2019’da kullandım, çok güzel. 2020’de de bu ajandayı bekleyeyim. Herhangi bir defter olmasın o markanın olsun” desinler istiyorum. Daha yolun başı ama olsun.

(Sizi güzel yerlerde göreceğimize inanıyorum. Ürünleriniz diğer markalara göre oldukça kaliteli.)

-Teşekkür ederim. Bu aslında şöyle oluyor. Yeni bir şey görüyorsun iki ay sonra bu da böyle olabilirmiş diyorsun. Hem iki ay önce elindeki bütçe yetmiyor bir şey üretmeye mesela kâğıdı daha kalın seçmeye yetmiyor. Ama bir sonraki sefere onu geliştirmeye çalışıyorsun. Hani sürece güvenmek lazım. Depresyona girmemek, üzülmemek lazım. Ben her şeyi hızlı olsun isteyen bir insanım ama bu süreçte beklemeyi öğrendim. Bu süreçte belli zamanlarda var, üretim için. Kimsenin kışın mayo almaması gibi bir şey. Ürünlerin sezonu oluyor. Mesela yılbaşına yaklaşırken. Birçok faktör var. Acele karar verilmemesi gerek bu dönemde. Yeni başlayan biriysen tamamen ayağını yorganına göre uzatıp sakin olup ürüne ve yaptığın işin kalitesine odaklanıp geliştirilmesi gereken bir iş.

Siz tasarımı yaptıktan sonra bu üretim süreci nasıl ilerliyor?

-Tamamen bana çalışan bir atölye yok. Açıkçası doğru çalışacağım yeri bulduğumu söyleyemem. Sanayi ortamına giriyorsun, hiç bilmediğin bir sektör. Kendi alanımda bir eşya üretecek olsam işi biliyorum anlarım usta beni kandıramaz ama bu hiç bilmediğim bir alan. Hala usta beni kandırabiliyor ya da ürün hiç istemediğim gibi çıkabiliyor. Maalesef üretim süreci hala deneme yanılma yoluyla ilerliyor. O yüzden hala içime sinmeyen noktalar var. Aslında bu alanda bilgin ve maddi gücün arttıkça ürünün kalitesi artıyor. Süreç şu sıralar benden bağımsız ilerliyor maalesef. Ürünün tasarımında da üretiminde de aceleye gelmemesi lazım. Büyük markalar gibi fabrikaya koyup çıkartmıyorum ustalar ellerinde yapıyor tamamen. Fabrikaya on bin yirmi bin adet üründen altını sokamıyorsun. Yüz, iki yüz, üç yüz adet yaptırmak isteyince tamamen ustanın el becerisine kalıyor. Tüm ürünlerimiz el yapımı desek yeridir aslında.

İş birliği için teklif aldığınız oldu mu ya da siz yapmayı düşündünüz mü?

-Bloggerlarla çalışmak istiyorum. Biri ürünü görsün, beğensin, tanıtsın istiyorum ama çok takipçili kişilere ulaşamıyorum. Bilerek yapıldığını sanmıyorum ama çok mesaj geldiği için muhtemelen mesajlarım ulaşmıyor ulaşsa da geç ulaşıyor. 100 kişiye yazıyorsam 10una ulaşabiliyorum. Onlarda nispeten daha az takipçisi olanlar. Benim için onun bir önemi yok çünkü daha önce çok takipçisi olan birine ürün yollamıştım. Etkileşiminin iyi olduğuna inandığım kitlesi geniş biriydi. Ürünü beğendi, paylaştı ama hiçbir etkileşim almadım o kişiden. Ne bir takipçi ne bir beğeni ne bir ürünle ilgili mesaj almadım. Sonrasında etkileşimin yüksek olduğunu düşündüğüm ama diğerine nispeten az takipçili birine gönderdim. Samimiyetine güvendim, gerçekten inandım ve aldığım reaksiyon beğeni ve takipçiden çok satışa dönüştü. O an şunu fark ettim takipçi sayılarının yalan olduğunu. Olay tamamen karşıdakine güvenmek. Sonrasında ona markanı emanet edebiliyorsun. Göndermek istediğim kişileri seçmeye başladım. Hala iş birliği gelmiyor yani şöyle oluyor. Ürünü bedavaya getirmek isteyenler yazıyor. Bende etkileşimine güvendiğim insanlara göndermek istiyorum. Öyle ya da böyle bir şey karşılığında beklentiyle gönderiyorsun. Bu tarz hediye gönderimi bekleyen insanlar oluyor. Ancak ürünümü beğenen, markaya destek olmak amaçlı ürünü alan biri vardır bende ondan güzel geri dönüşler almışımdır o zaman gözüm kapalı yaparım. Sonuçta almıştır kullanmıştır ve geri dönüş yapmıştır demek ki takipçileriyle gerçekten paylaşmak istiyordur. Mesaj atanların çoğu ürünü kullanmak ve bedavaya getirmek isteyen insanlar oluyor. Amaçları ürünü tanıtmak değil tamamen kendine bir ajanda edinmek aslında. Kendi kullanmadığın satın almadığın ürünü başkalarına nasıl tanıtacaksın? Sosyal medya bu işin kilit noktası. Etiketleme yaparak reklam vermek aslında amaç. Küçük markaların amacı para harcamak, vermek oluyor bu süreçte. Almaktan çok veriyorsun ama alıyorsan da işini doğru yapıyorsundur. Ben bu süreçte biraz ürün dağıtma dönemindeyim.

-Bu işi merak eden hevesi olan, başta ben olmak üzere, birçok insan var. Bunu isteyen insanlara ne önerirsiniz?

-En önemlisi adım atmak. Yüz kişi hayal ediyorsa bunu yapan kazanıyor. Kaybederse de maddiyat kaybeder ancak deneyim kazanır. Ürünü üretmek bir adım değildir. Tasarım yapmak, elle tutulur hale getirmek gerek önce. Ajanda yapmadan önce ben kareli defterime yine çizimler yapıyordum önemli olan bu işe adım atmak.

-Siz bu süreçte ürünü tasarlayıp baskıya mı götürüyorsunuz?

-Elimde yapmaktan çok düşünce olarak yapıyorum. Gerekli tüm programları yapmayı bilmediğim için grafiker arkadaşlardan yardım alıyorum baskı için. Hala kırtasiye ürünleri alıyorum çünkü farklı bir detay görüyoruz farklı ürünlerde. Ustaya her zaman anlatamıyorsun göstermek için elinde olması gerekiyor.

Sosyal medyada da kendi blog hesabınız var, kişisel hesabınız. Orada iletişimleriniz nasıl, takipçilerinizle aranız nasıl hesap sürecinden bahseder misiniz?

-Ben bunu blog için açmadım aslında. Kişisel hesaptı tamamen. Ben fotoğraf çekmeyi, çekinmeyi çok seven bir insandım. O sayede başladı aslında. Onun şu an sorular sorulan, bloggermışım gibi takipçisi olan merak edilen bir sayfa olmadım. Şu an daha çok gelişmesi için uğraştığım sayfa markanın kendi sayfası aslında.

Markanın fotoğraflama süreci nasıl oluyor peki? Profesyonel bir şekilde mi oluyor telefondan mı çekiyorsunuz?

-Başlarken her şeyi kendim yapabilecekmişim gibi hissediyordum ancak tüm gün uğraşıp beş on fotoğraf anca çıkartıyorsun. Çok fazla para harcanması gerek çünkü ürünü gösterecek ürün yanı eşyalar çok önemli. Telefon tamamen yeterli ama bunun profesyonel olmasını istedim. Çünkü belki bu internet sitende olacak ya da bir dergide basılacak. Profesyonel görsellere ihtiyaç duydum aslında. Tam zamanlı çalışıyorum ve vakit ayıramıyordum öyle olunca sayfa boş kalıyor. Her şeyi kontrol edebiliyorsun ama yapamıyorsun. Öyle olunca bende kendi evinin fotoğraflarını çeken, aksesuarlarını paylaşan bir sayfayla iletişime geçtim. Şöyle bir teklifte bulundum “Görselleriniz, aksesuarlarınız, açılarınız çok güzel benim için çekim yapmak ister misiniz?” dedim. O kişi de benim gibi daha önce böyle bir iş yapmamış telefonuyla çekim yapıyor. Kabul edince benim için bir rahatlama olmuştu. Benim gibi desteğe ihtiyacı olan biriyle çalışınca ikimiz içinde iyi oldu. Kendisi acemi olduğu için benim istediğim tarzda da çekim yapmaya açıktı. Benden sonra başka işler de aldı. O yüzden ben hep şuna inandım. Yaptığın işi doğru yaptıktan sonra her işi başarabiliyorsun.

Alışık olduğumuz bir isim değil. Kulağa hoş gelen bir ismi var. Nasıl buldunuz, süreç nasıldı?

-Araştırmayla oldu aslında. Ben işi anlatan bir isim istedim. Ben yabancı isim olması konusunda kararlıydım çünkü yurt dışında ürünlerimin belli yerlerde satılmasını istiyordum. Zor bir isim olmamalıydı bakıp söylemene gerek kalmamalıydı isim için. Tek bir kelime olsun istedim ve bir anlamı olsun istedim. Ürünlerimizin arkasında da ismi ve anlamı yazıyor. Tam İngilizce bir kelime değil. Ben ürünlerimin insanların hayatındaki eksik bir parçayı doldurmasını istiyordum. İnsanların aradığı ajandayı bulmasını istiyordum. Sadece bir isim olarak düşünmedim o ismin bir anlamı olmasını ve felsefesi olması gerektiğini düşündüm. O zaman bir marka kimliği, felsefesi oluşturabiliyorsun.

En son A5 serisi çıkmıştı, yeni ürünler gelecek mi?

-A5 serisi benim içime pek sinen bir seri olmamıştı. Tamamen pazarın oyununa geldiğim bir üründü. Bir cafe ürünlerimle ilgilenmiş dedi ki çok satar bu ürün ama bence işlevi yeterli değil. Çevremde çok sevildi bu ürün. Bende tamamen kaldırmam belki ama geliştirilmesi lazım. En yakın düşündüğüm iki üründen biri günlük planlayıcısı. Bizim aylık planlayıcımız ve ajandamız var. Ajandamız haftalık ancak günlük çalışan insanlar var ve bunu soruyorlar. Bir diğeri de akademik ajanda. Aslında akademik ajanda demek istemiyorum ürünü kalıba sokuyor. Benim amacım yıl arısı gibi bir ürün oluşturmak. Sömestr sonrasında insanların yeniden dönebilmesini sağlamak istiyorum. Ne kadar çeşit olursa ürünlerde insanlar kendilerinden bir şeyler buluyor. İçinde bulunduğumuz şu süreç işleri biraz yavaşlatıyor. İnşallah yakın zamanda o da gelecek.

Paketlemelerinizde gerçekten çok iyi.

-Aslında onu da geliştirmem lazım. Herkesin yaptığı gibi yapmak istemiyorum kutulardan kullanmak istemiyorum. İnandığım ve içime sindiğim bir paketleme yapmak istiyorum. Zamanı gelince de o konuda bir güncelleme yapacağım.

Bana vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim başarılar dilerim, yeni ürünleriniz için sabırsızlıkla bekliyorum.

-Asıl ben teşekkür ederim, kolay gelsin.


Kendisine tekrar teşekkür ediyoruz ve tüm detayları incelemeniz için size mağazanın linkini bırakıyorum.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın…

Daha fazla Fashionziner Podcast içeriği keşfetmek için spotify sayfamızı ziyaret edin!


Şevval Dağdelen

“Moda: senin kalıbın, senin kuralların.”


Bu yazıdaki referanslar: instagram.com/lacunaconceptstore


Subscribe our YouTube Channel!

Follow us on Instagram!

Tüm medya mecralarımızı takip etmeyi unutmayınız. Share Now:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir