10 Moda Filmi Önerisi

0
shares
Share on Facebook
Share on Twitter
Share on LinkedIn
Pin to Pinterest
+
What's This?

Herkese merhaba!

Şu anda içinde bulunduğumuz durum hepimiz için açıklanamayan, anlam verilemeyen ve sonunu bilmediğimiz bir süreç. Hatta bazen bir adım geriye çıkıp baktığımda, sanki bir Bilim Kurgu filminin içindeymişim gibi bile geliyor. Dünyanın her yerinde zaman zaman farklı problemler, doğal afetler, savaşlar, çatışmalar oluyordu tabi ki. Fakat şu anki durumun en enteresan yanı da bütün dünyanın aynı hisleri, aynı korkuları ve aynı çaresizliği paylaşıyor olması. Umarım bu günler çok uzun sürmeden geçer ve bizler, eski günlük yaşantımıza daha bilinçli, çevreye, insanlığa, hayvanlara, fikirlere ve tercihlere karşı daha duyarlı ve en önemlisi de anın değerini daha iyi bilen bir şekilde dönebiliriz.

Ben bu süreçte en çok film izlemekten hoşlanıyorum. Çünkü izlediğim filmlerle başka ülkelere, başka hikayelere sürüklenip 2 saatliğine de olsa kafamı dağıtmış oluyorum. Bu yüzden de size daha önceden izlemiş olduğum ve özellikle ‘’Moda Filmleri’’ kategorisine girebilecek birkaç film önerisinde bulunmak istiyorum.

1. Monalisa Smile

Baştan söylüyorum, listede birçok Julia Roberts filmi olacak söylemedi demeyin! Çünkü özellikle 90’lı yıllarda geçen filmlerini çok başarılı buluyorum. Film, 1953 yılında, Amerika’da geçmektedir. Genç ve idealist sanat tarihi hocası Katherine Watson (Julia Roberts), akademik şöhretiyle anılan kız koleji Wellesley’e adım attığında, buradan mezun olan öğrenciler için aslında başarının ne kadar iyi bir evlilik yaptıklarıyla ölçüldüğünden habersizdir. Genç kadınlara, hayatta başarının aslında bu olmadığını ya da başarılı sayılabilmek için bunu yapmak zorunda olmadıklarını anlatmaya çalışacaktır. Filmi izlediğinizde dönemin saç ve makyaj tarzına, kıyafetlerine ve renklerine hayran kalacaksınız!

2. Coco Before Chanel

Filmin adından da anlaşılacağı üzere, dünyanın en ünlü markalarından biri olan Chanel markasının, kuruluş hikayesini ve öncesini anlatmaktadır. Küçük yaşta ailesi tarafından terk edilen Chanel(Audrey Tautou), yalnız bir çocukluk geçirir. Yetimhanede büyüyen genç kız, bir süre sonra oradan ayrılır. Gündüzleri terzilik, geceleri ise bir kasaba barında şarkıcılık yaparak hayatını sürdürmeye çalışır. Günün birinde güzelliği ile Étienne Balsan isimli varlıklı bir adamın dikkatini çekince, adamın kendisine olan ilgisini fırsata çeviren Coco, Balsan sayesinde Fransız sosyetesinde yer edinir ve kendi tasarladığı şapkaları çevresindekilerin beğenisine sunar. Kısa sürede popüler olan şapkalar, Coco’nun moda dünyasına sağlam bir giriş yapmasına yol açar. Genç kadının hayatının dönüm noktalarından bir diğeri de Arthur Capel adında İngiliz bir iş adamına aşık olmasıdır. Film, dört BAFTA Ödülü’ne, üç Avrupa Film Ödülü’ne, altı César Ödülü’ne ve “En İyi Kostüm Tasarımı” kategorisinde Oscar’a aday gösterilmiştir. Bu kadar ödülden sonra kostümlerle ilgili yorum yapmama gerek olmadığını düşünüyorum. İyi seyirler!

3. Pretty Woman

Biliyorum çok bilinen bir romantik komedi ama eğer bu zamana kadar hala izlemediyseniz gerçekten her şeyi bırakıp hemen izlemeye başlamanız gereken 1990 yapımı mükemmel bir film! Başrolleri, Julia Roberts ve Richard Gere tarafından canlandırılan, ikilinin muhteşem uyumunu filmin her saniyesinde hissettiğimiz, iç ısıtan, yüz gülümseten bir romantik komedi! Son derece varlıklı bir işadamı olan Edward(Richard Gere), gösterişli olmasına rağmen sahteliklerle dolu olan hayatından oldukça sıkılmıştır. Kendisini sokaklara attığı bir sırada ise Vivian (Julia Roberts) isimli güzel mi güzel, oldukça çekici olan ‘’sosyetik’’ bir hayat kadınına rastlar ve o geceyi birlikte geçirirler. Bu sırada ilginç bir karar alırlar. Bir hafta boyunca sevgili gibi yaşayacaklar ve bir haftanın ardından da yollarını ayıracaklardır. Fakat tabi ki bu süreç boyunca ikisinin hayatlarında da büyük duygu değişimleri olur.

4. Dirty Dancing

İzlediğim en güzel romantik filmlerden biri olduğunu söyleyip, beklentiyi arttırarak başlıyorum! Eğer dans filmlerini seviyorsanız çok beğeneceğinize eminim. Film, 1987 yılında çekilmiştir. Bir tatil beldesinde dans partneri ve arkadaşı Penny (Cynthia Rhodes) ile birlikte dans öğretmenliği yapan Johnny Castle (Patrick Swayze), iş dışında kalan vakitlerinde de otelin diğer çalışanlarıyla arkadaşlık ederek ve dans ederek geçirmektedir. Baby (Jennifer Grey) olarak tanınan genç bir kız Johnny’nin çalıştığı lüks otele ailesiyle birlikte tatile gelir. Olaylar çok hızlı gelişir ve Penny’nin hamile olduğunun ortaya çıkması üzerine Baby, Johnny’nin dans partneri olur. Bu arada iki genç birbirine aşık olur. Sınıfsal farklılar birçok problem yaşanmasına yol açar. Filmin 80’lerin sonundaki giyim stilini çok başarılı bir şekilde yansıttığını söyleyebilirim. Özellikle 90’ların tekrar moda olduğu günümüzde, başrol olan Baby karakterinin birçok kıyafetini giymek isteyeceksiniz benden söylemesi.

5. The Danish Girl

Film gerçek bir hikayeyi anlatmaktadır. Eddie Redmayne, 1920’li yıllarda Danimarka’da ünlü bir ressam olan Einar Wegener’e hayat vermektedir. Erkek olarak dünyaya gelip Gerda Wegener (Alicia Vikander) ile evlenmesine rağmen, kendisini kadın gibi hisseden bir adamın hikayesini anlatmaktadır. Einar, kendisi gibi ressam olan eşi Gerda’ya bir gün kadın model olarak poz verdikten sonra ikinci bir kişiliğe bürünmeye başlar. Bütün bu süreç, Wegener’in tarihte bilinen ilk cinsiyet değiştirme ameliyatlarından birinin objesi olmasına dek sürecek, ikilinin hem özel, hem de profesyonel hayatlarını geri dönülmez bir şekilde değiştirecektir. Eddie Redmayne, karakterin her türlü duygusunu seyirciye o kadar güzel yansıtmış ki, yaşadığı her şeyi izlerken siz de hissedeceksiniz.

6. Notting Hill

Bir Julia Roberts filmi daha! William Thacker(Hugh Grant), Batı Londra’nın Notting Hill adında huzurlu bir kasabasında yaşamaktadır. Eşinden boşanmış olan William, evini değişik bir tip olan Spike adlı biri ile paylaşmaktadır ve Notting Hill’in tam merkezinde bir kitap evinin sahibidir. Bir gün dünyaca ünlü film yıldızı Anna Scott(Julia Roberts) dükkanına gelir ve William’ın hayatı değişir. Film 90’larda geçmektedir ve Anna’nın 90’ların stilini, kendine göre yorumlaması kesinlikle ilham verici!

7. Midnight in Paris

Bir Woody Allen filmi olan Midnight in Paris, yazar olan Gil(Owen Wilson) ve nişanlısı Inez(Rachel McAdams)’in Paris’e tatile gitmesi üzerine başlarına gelen olayları anlatmaktadır.

Aslında her şey eğlence ve aşk dolu bu Avrupa kentini gezmekten ibaretken, Gil’in Paris caddelerinde gece yarısı gezerken yaşadığı gerçeküstü maceralar birçok şeyi etkileyecektir. Gil zamanda yolculuk yapıp, hayranı olduğu yazarlarla tanışır ve unutulmaz maceralara atılır.

8. The Dressmaker

Tilly Dunnage (Kate Winslet) güzel, yetenekli ve sıra dışı bir kadındır. Vicdanında taşıdığı büyük bir yükle, annesi Molly’yi bulmak için doğduğu kasabaya geri döner. Tilly artık kasabada bir yabancı sayılmakta ve katil olarak suçlanmaktadır. Geçmişin yaraları ile döndüğü bu yerde Tilly’yi kasabalıya yaklaştıran şey Tilly’nin eşsiz terzilik yetenekleri olur. Acılar yerini kahkahalara bırakırken Tilly modacı kimliğiyle kasabanın kadınlarını adeta baştan yaratır ve onları stil sahibi kadınlar haline getirir. Bu arada geçmişini haksız bir şekilde karalayanlardan tatlı tatlı intikamını almaya başlayan Tilly kasabanın yakışıklısı Teddy’ye (Liam Hemsworth) kalbini kaptırınca bu aşkın ona tahmin edemeyeceği şeyleri yaptıracağını görecektir.

9. The Notebook

Sanırım benim en çok izlediğim filmlerden biridir Notebook. Hikayesi şöyle dursun, filmdeki kıyafetler, takılar, saçlar, iç mekan dekorasyonları hepsi birbirinden ilgi çekici, renkli ve başarılı. Özellikle Allie karakterinin giyimi 40’ların ruhunu bize başarılı bir şekilde aktarmaktadır. Eminim ki birçok kişi Notebook’u izlemiştir. Ama izlediyseniz bile, bir kere de bu saydıklarıma dikkat ederek izlemenizi tavsiye ederim. Sizin için ilham verici olacağına eminim!

Film 1940’larda geçmektedir. Allie(Rachel McAdams), oldukça iyi eğitimli bir genç kızdır ve varlıklı bir ailenin tek kızıdır. Yaz tatili için ailesiyle birlikte Güney Carolina’da yer alan Seabrook Adası’na giden Allie, burda Noah(Ryan Gosling) ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Fakat Noah, maddi durumu pek de iyi olmayan ve eğitim görmeyen bir gençtir. Bu nedenle Allie’nin ailesi, Noah’la görüşmesini istememektedir.

10. The Devil Wears Prada

Yine moda dünyası için ‘’kült’’ sayılabilecek filmlerden biri Devil Wears Prada. New York’ta yaşayan sade ve saf bir genç kız olan ve yeni mezun Andrea Sachs (Anne Hathaway) bir işe girer. Güçlü ve sofistike bir kadın olan Runaway Magazin’in acımasız yöneticisi Miranda Priestly(Meryl Streep)’nin ikinci asistanı olarak çalışmaya başlar. Andrea’nın hayali iyi bir gazeteci olmaktır. Söz konusu görev için aslında sıradan bir tarzı olsa da mücadeleci yapısı ile hızlı bir şekilde yükselmeye başlar. Ancak bu başarının bazı bedelleri vardır. Andy, kendisine uzak gibi görünen Miranda’nın o şatafatlı dünyasında bir yer kazanmıştır ancak önceki dostları ve tüm sevdikleri kendisinden kilometrelerce uzakta kalmış gibidir.

Film önerilerim bu kadar. Hepsi daha önce severek izlediğim filmler oldukları için önermek istedim. Umarım siz de beğenirsiniz. Bu süreçte herkesin evinde sağlıkla kalmasını diliyorum!


Ayşe Katılmış

“Moda, ancak sürdürülebilir olduğunda anlam kazanır.”


Bu yazıdaki referanslar: www.beyazperde.com

tr.wikipedia.org


Subscribe our YouTube Channel!

Follow us on Instagram!

Tüm medya mecralarımızı takip etmeyi unutmayınız. Share Now:

Ayşe Katılmış

Herkese merhabalar! Ben Ayşe Katılmış. İlk yazımda öncelikle kendimden bahsedip biraz kendimi tanıtmak istiyorum. Ben kim miyim? Kısa bir özet geçecek olursam; ben, 13.01.1995 tarihinde –yani 22 yaşındayım- İstanbul’da doğdum ve büyüdüm, şuanda da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümünde eğitim görmekteyim.

Ayşe Katılmış has 8 posts and counting. See all posts by Ayşe Katılmış

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir